'Hakim' değil, 'Şahid'iz.

Yazıya kendi nefsime hitap ettiğimi belirterek başlıyorum.
Soruyorum ey nefs: yanlışı, yanlış yapanı gördüğünde ne yapıyorsun sen? Kınıyorsun değil mi hemen? Hiç sorguluyor musun, hiç soruyor musun kendine, bu neden oluyor ya da ben bu durumu nasıl değiştirebilirim, elimden bir şey gelir mi diye? Yok... Bu zor geliyor nedense sana, uslanmaz nefse...
Peki biz ne yapıyoruz? Yanlışı yanlışla taçlandırıyoruz. Kolaya kaçıyoruz. "Aman şuna bak ne yapıyor" diyoruz, o'cu, bu'cu, şu'cu diyoruz. "Hiç yakışmadı ona" diyoruz. Hemen başlıyoruz yargılamaya, etiketlemeye. Oysa bilmemiz gerek ki biz nasıl insansak karşımızdaki de insan! Beşerdir şaşar... İdrak etmeliyiz bunu artık. Peşin hükümlerden kaçınmalıyız. Hem ne hakla bu kadar kolay yargıda bulunabiliyoruz? Ne'yiz, kimiz düşündünüz mü hiç? Kendimizi neden sürekli hakim sanıyoruz? Üstelik sadece "şahid"ken...
Öyle ya, ne diyorduk kelime-i şehadette? "Şahidlik ederim!" Alemlere Rahmet (S.a.v) olarak gelen bir Peygamber'in ümmetinde ne bu kin, ne bu öfke? Belki nice insan, bizim fevri, düşüncesiz tavırlarımızdan, çıkışlarımızdan dolayı İslam'dan soğuyor, soğuyacak. Bunu neden hatırlarımıza getiremiyoruz?
Yapılan yanlışa gelince... İnsanları sınıflandırmadan, etiketlemeden önce ortadaki sorunu tespit etmeliyiz, kızmadan ve telaşa kapılmadan. Elimizden gelen bir şey varsa yapmalıyız, korkmadan. Her zaman elden gelecek bir şeyler vardır mutlaka. İyiliğe teşvik etmekten, yardımcı olmaktan çekinmemeliyiz. Ama nasıl yapacağız bunu biliyor musunuz? İnsanların içinde karşımızdakini aşağılayarak değil, mümkünse doğru zamanda ve doğru mekanda. Kibirlenerek asla değil. Yapacaksak Allah rızası için yapacağız, nefis için değil.
Ve biz elimizden geleni yaptık, baktık, olmadı mı? Durun, daha asıl elimizden geleni yapmadık ki. Sabredeceğiz. Dua edeceğiz. Bedduacı değil, duacıyız biz. Her zaman hidayete ulaşmak, ulaştırmak için dua edeceğiz. Hitabetlerimiz önce kendi nefsimize olacak, sonra insanlara. Hatırımızda daima şu hadisi şerif bulunacak: “Ey Ali! Allah’a yemin ederim ki, Allah Teâlâ’nın, senin sebebinle bir tek kişiye hidayet verip doğru yola iletmesi, senin için, kızıl develerin olmasından (ve bun­ları tasadduk etmenden) çok daha hayırlıdır.”
[Buhârî]

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocuk Nimetinin Şükrünü Yerine Getirebilmek

Tesettür 'Gizlenmek' İçindir; Nazarları Çekmek İçin Değil