Vakit, Nimetlerin Toprağıdır

Vakit nimetlerin toprağıdır. Bize Allah'ın lütfu olarak verildiğini düşündüğümüz, şükrü gerektiren bütün nimetler önce vakit toprağında yetişir, yerinde ve kararınca kullanılırsa su nasıl toprağı bereketlenirse vakit de aynı öyle hayatımızı bereketlenir. Bu nimet öyle bir nimettir ki tekrarı bulunmaz. Öyle ki, bir kere fuzuliye harcamışsak artık telafisi mümkün değildir. Bütün nimetler gibi israf edilmesi zayiattır. Hatta, giden zamanın yerine yenisini getirmeye cüz'i irademiz yetmeyeceğinden, vakit nimeti ekmekten, sudan, maldan, tüm metalardan daha değerlidir. Eğer, maddi imkanımız buna yeterliyse ekmeği de malı da kaybettiğimiz diğer maddiyatları da rahatlıkla satın alabiliriz. Ama ne kadar istesek de zaman mefhumunu parayla satın alamayız. Zira bu güç bizim elimizde değildir.
Günümüzde vaktini, her an tükenmekte olan değerli bir hazine olarak göremeyenler, "ona zamanım yok, buna zamanım yok, ben çalışıyorum daha ne yapabilirim, ilme zaman ayırmaya, kitap okumaya vaktim kalmıyor" diye bahaneler üretenler, aslında var olan vakitlerini lüzumsuz meşgalelerle doldurduklarından vakit bereketsizliği yaşamaktadırlar. Esasında mesele vaktin bulunmayışı değil, varolan vaktin yanlış kullanımıdır, vaktin israfıdır.
“…İsrâf etmeyin; çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez.” (el-En’âm, 141)
Günlük hayatımızdan bir örnekler verecek olursak, örneğin yetişkin bir insana kafi gelen 5-6 saatlik uyku sürecini 10 saate çıkararak günün bereketini uykuyla öldürmek, televizyon ve telefonla gereğinden fazla 
ilgilenerek zamanı bereketsizleştirmek,(yapılan araştırmalar Türkiye'de bir insanın en az 2 saatini teknolojik aletlerle geçirdiğini göstermektedir.) ve daha sayamayacağımız kadar israf edilen vakitler günümüz insanının en acı derdidir. Derdi de olmalıdır. Bunu dert edinmeliyiz kendimize. Biliyoruz ki, giden vaktin yenisi gelmeyecek. Her ne şekliyle olursa olsun dünü yaşadık, geri bıraktık. Ya yarın? Belki de sürekli ertelediğimiz o 'yarınlar' hiç olmayacak. Ya da o yarınların olduğu zamanda bizler olmayacağız. Öyleyse, bizim asıl sermayemiz bugünümüzdür. Bugünümüzü zayi etmemeli, cüz'i irademizle mümkün olduğunca planlı, sağlam, önemler sırasına riayet ederek vaktimizi değerlendirmeliyiz. Kendi kıyametimiz kopmadan(ölüm anı gelmeden) hazırlığımızı yapmalıyız. 
“Nihâyet o gün (dünyâda faydalandığınız) nîmetlerden elbette ve elbette hesâba çekileceksiniz.” (et-Tekâsür, 8) 
Zira hak olan o hesap günü geldiğinde, insan önce vaktini ne ile değerlendirdiğinden sual edilecektir.
Ve şu beş şeyin hesabını vermeden Allah'ın huzurundan ayrılamaz:

🌹Ömrünü ne yaparak tükettiğinden.
🌹Gençliğini ne işle harcadığından.
🌹Malını hangi yolla kazandığından.
🌹Malını nerelere harcadığından.
🌹Öğrendiği ile ne derece amel ettiğinden.“Hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekiniz.”  (Tirmizî, Kıyame, 25) 
Rabb'im bizlere, ölüm anı gelmeden ölebilmeyi, hesap günü gelmeden kendimizi hesaba çekebilmeyi nasip etsin. Vakitlerimizi bereketli kılsın. Amin. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocuk Nimetinin Şükrünü Yerine Getirebilmek

'Hakim' değil, 'Şahid'iz.

Tesettür 'Gizlenmek' İçindir; Nazarları Çekmek İçin Değil